TÜRKLERDE YER ADI VERME GELENEĞİ
1071 Malazgirt Zaferiyle birlikte Anadolu’yu yurt tutan Türk boyları, yerleştikleri bölgelere kendilerine has adlar vererek bu coğrafyanın Türk vatanı kılınmasında ilk adımı atmışlardır. Türk Boyları yeni yerleştikleri bölgelere ad verirken neleri göz önünde bulunduruyorlardı? Bu konunun tespiti amacıyla çeşitli çalışmalar yapılmış ve bir tasnif belirlenmeye çalışılmıştır (Yediyıldız 1984; Gülensoy 1998).
Yer adlarını inceleyen bilim dalına TOPONOMİ adı verilir. Toponomi sunduğu verilerle, Tarih, Coğrafya ve Edebiyat gibi diğer bilim dallarına yardımcı olmaktadır. Oğuz boylarının Anadolu coğrafyasını fethettikten sonra yerleştikleri bölgelere yer adı vermede boy, oymak ve şahıs adlarından yararlandıkları bilinmektedir.
Canlı nesnelerin ve kavramların, kısacası çevremizde gördüğümüz ve algıladığımız her şeyin adı ile ilgilenen bilim dalına “AD BİLİM” denir. Ele alınan konuya göre ad bilimin çeşitli dalları oluşmuştur. Bunlardan yer adları ile uğraşan dalına Toponomi adı verilir (Sakaoğlu 2001: 9-11).
Türklerde yer adı verme geleneğine bağlı olarak Anadolu’daki yer adlarının tespitinde çoğunluğu XVI. yüzyıla dayanan tapu tahrir defterleri başvurulan kaynakların başında gelmektedir. Bu defterlerden yararlanılarak Anadolu’daki Oğuz boy, aşiret, cemaat ve oymakların adlarını taşıyan yerleşim yerlerini tespite yönelik çalışmalar bulunmaktadır (Türkay 1979; Sümer 1999; Halaçoğlu 2011).
XVII. yüzyıl söz konusu olduğunda Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi yer adları konusunda önemli bir boşluğu doldurmaktadır (Cunbur 1984). XVIII. ve XIX. yüzyıllardaki yer adlarını tespiti için büyük ölçüde arşiv kaynaklarından yararlanılmaktadır.
OĞUZLAR VE OĞUZ BOYLARI
Oğuzlar üzerine yapılan çalışmalarda Oğuz adının ne anlama geldiği konusunda pek çok görüş ileri sürülmüştür. Bunlar arasında Macar Türkolog J. Nemeth tarafından ileri sürülen ve Oğuz adının boylar anlamına geldiği yönündeki görüş ön plana çıkmakta ve genel bir kabul görmektedir.
Buna göre “ok” kelimesi boy anlamına gelip “z” çoğul ekiyle birleşerek Ok+uz= Okuz= Boylar şekline dönüşmüştür (Gündüz 2009: 1; Kafesoğlu 1984:141; Sümer 1999: 19,20). Göktürk Yazıtları Oğuzların tarihi ve kültürü hakkında bize önemli bilgiler vermektedir.
Orta Asya’da Tula ve Selenga nehirleri boylarında yaşayan Oğuzlar önce Göktürk daha sonra Uygur hâkimiyetinde yaşadılar. Oğuzlar 750 yılından itibaren Kırgızlarla bir olup Uygurlara karşı mücadeleye giriştiler ( Kafesoğlu 1984: 141-147) Bu gelişmenin sonucunda Oğuzların Sirderya boylarına yerleştiklerini görüyoruz
Oğuzlar X. ve XI. yüzyıllarda batı yönünde göç etmeye başladılar. Karadeniz’in kuzeyinden ilerleyerek Balkanlara kadar ulaştılar. Balkanlara yerleşen Oğuzlar Bizanslılar tarafından “Uz” olarak adlandırıldılar.
Göçler yoluyla güneye inen Oğuzlar ise X.yüzyıldan itibaren İslam Dinini benimsemeye başladılar Bu dönemde bir Oğuz Müslüman olunca “Türkmen oldu” şeklinde ifade edilmiştir. Böylece Müslüman olan Oğuzlar, Türkmen olarak adlandırılmıştır.
OĞUZ BOY ADLARININ YER ADI OLARAK ALINMASI
Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu’nun çeşitli bölgelerine iskan edilen Türkmen Aşiretleri kendi boy, aşiret, cemaat ve oymak, adlarıyla köyler teşkil etmişlerdir.
Kaşgarlı Mahmud da Türkmen adını Oğuz adı ile eş anlamda kullanmıştır (Gündüz 2007: 11; Şeşen 2001: 202). XI. yüzyıla gelindiğinde ise Türkmenler Selçuklu Devleti’ni kurdular.
Türkmenlerin Türk-İslam dünyasında önemli bir yer alması Selçuklu Devleti’nin kurulmasıyla gerçekleşmiştir (Gündüz 2007: 12).
1071 Malazgirt Zaferiyle birlikte Maveraünnehir ve Horasan’dan Anadolu’ya kitleler halinde Türkmen göçleri oldu. Böylece Anadolu’da Türkmen yerleşimi başlamıştır. Anadolu yönünde ikinci büyük Türkmen göçü XIII. yüzyıl sonunda Moğol istilası ile başladı. Türkmenler Moğol istilasından kurtulmak amacıyla yine Maveraünnehir Horasan ve İran coğrafyasını terk ederek Anadolu’ya göç ettiler.
Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubat (1220-1230) göç yoluyla gelen bu yeni Türkmenleri Anadolu’nun iç kesimlerine doğru iskân etmeye çalışmıştır. Anadolu’nun yeni sakinleri bu topraklara kısa sürede uyum sağlayarak kendi idare anlayışlarını kurdular.
Böylelikle kırlık alanlarda ortaya çıkan binlerce yerleşmede Türkçe adlar kullanılmaya başlanmıştır. Kayı, Kınık, Avşar Salur ve Eymür gibi boy adları ile Karakeçili, Koyunlu, Sarılı ve Ağcalı gibi aşiret, cemaat ve oymak adları bunlara birer örnek olarak verilebilir. Bu yer adlarına Anadolu’nun hemen her kesiminde rastlanmaktadır ki bu husus Türkmen yerleşiminin tabi bir sonucudur.
1071 MALAZGİRT ZAFERİNDEN SONRA
1071 Malazgirt Zaferinden sonra batı yönünde ilerleyen Türk boyları Anadolu’da Karadeniz, Çanakkale Boğazı, Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’de Antalya körfezine kadar çok geniş bir alana yayılmıştır.
Ancak yüzyılın sonunda başlayan Haçlı seferleri sırasında bölgenin bir kısmı yeniden Bizans’ın eline geçmiştir.
Malazgirt Zaferini takip eden yıllarda başlayan ve aralıklarla XIII. yüzyılın son çeyreğine kadar devam eden göçler sonucunda Anadolu’ya tahminlerin çok üstünde Türkmen göçü olmuştur.
Anadolu’daki Türk siyasi birliğinin sağlanması yolundaki ilk ciddi adım II. Kılıç Arslan tarafından atılmıştır.1176 Miryekefalon Zaferinden sonra Bizans’a karşı yürüttüğü düzenli fetih hareketi oğlu Ankara Meliki Mesut devrinde de devam etmiştir. Bu dönemde Selçuklu sınırları Sakarya vadisine kadar genişletildi.
Anadolu Selçuklu Devleti 1243 Kösedağ bozgunu ile Moğol hâkimiyetine girdi. Bu dönemde Anadolu da çeşitli Türk beylikleri teşekkül etti. Bu beylikler Yine bir uç beyliği olarak bu dönemde kurulan Osmanlı Beyliği de bölgenin Bizans elinde bulunan kısımlarını gaza ve cihat yoluyla yeniden fethe başlamıştır (Taş 2017: 13-15).
TÜRKMEN- YÖRÜK İFADELERİ
Türkmen deyimi konar-göçer hayat tarzı süren aşiretler için kullanılmıştır. Bu unsurlardan Osmanlı Devleti döneminde Anadolu’nun orta ve doğusunda bulunanlar daha çok Türkmen, batısında yaşayanlar ise Yörük (Yürük) adıyla bilinmekteydiler. Ancak bu iki tabir çoğu zaman birbirinin yerine kullanılmıştır. Bundan dolayı Osmanlı arşiv kayıtlarında aynı konar-göçer grubu için bazen “Yörük/Yürük” bazende “Türkmen” ifadelerinin kullanıldığı görülür.
Birbirlerine akraba olan ve birbirlerini çok iyi tanıyan ailelerden meydana gelen bu cemaatlerden her birinin özel bir adı vardı. Örneğin bunlardan biri merkezi Asya’dan Horasan’a Horasan’dan da Anadolu’ya geldikleri için ‘Horasanlı” adıyla anılmaktaydı. (Şahin 2006: 240)
İlgili çalışmalar ve benzerleri incelendiğinde Türklerde yer adı verme geleneğinin genel esasları şekillenmektedir. Bu esaslar ayrı ayrı ele alınarak Türklerde yer adı verme esaslarını şu şekilde sıralamamız mümkündür.
1. Oğuz Boy Adlarının Yer Adı Olarak Alınması
2. Şahıs Adlarının Yer Adı Olarak Alınması
3. Dini Hayatla İlgili Yer Adları
4. İcra Edilen Mesleklerle İlgili Yer Adları
5. Yerleşim Yeri ve Çevresine İlişkin Özelliklerin Belirtildiği Yer Adları
6. Yerin Bir Başka Yere Göre Durumunu Belirleyen Yerler, Adları
7. İklim ve Bitki Örtüsüne Bağlı Olarak Verilen Yer Adları
8. Su İle İlgili Yer Adları
9. Hayvan Adlarının Yer Adı Olarak Belirlenmesi
10. Renk ve Yönlerin Yer Adı Olarak Belirlenmesi
11. Viran/Ören, Kale ve Hisarlar
(AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2018, Cilt:18, Yıl:18, Sayı: 1, 18: 263-291)
1071 Malazgirt Zaferiyle birlikte Anadolu’yu yurt tutan Türk boyları, yerleştikleri bölgelere kendilerine has adlar vererek bu coğrafyanın Türk vatanı kılınmasında ilk adımı atmışlardır. Türk Boyları yeni yerleştikleri bölgelere ad verirken neleri göz önünde bulunduruyorlardı? Bu konunun tespiti amacıyla çeşitli çalışmalar yapılmış ve bir tasnif belirlenmeye çalışılmıştır (Yediyıldız 1984; Gülensoy 1998).
Yer adlarını inceleyen bilim dalına TOPONOMİ adı verilir. Toponomi sunduğu verilerle, Tarih, Coğrafya ve Edebiyat gibi diğer bilim dallarına yardımcı olmaktadır. Oğuz boylarının Anadolu coğrafyasını fethettikten sonra yerleştikleri bölgelere yer adı vermede boy, oymak ve şahıs adlarından yararlandıkları bilinmektedir.
Canlı nesnelerin ve kavramların, kısacası çevremizde gördüğümüz ve algıladığımız her şeyin adı ile ilgilenen bilim dalına “AD BİLİM” denir. Ele alınan konuya göre ad bilimin çeşitli dalları oluşmuştur. Bunlardan yer adları ile uğraşan dalına Toponomi adı verilir (Sakaoğlu 2001: 9-11).
Türklerde yer adı verme geleneğine bağlı olarak Anadolu’daki yer adlarının tespitinde çoğunluğu XVI. yüzyıla dayanan tapu tahrir defterleri başvurulan kaynakların başında gelmektedir. Bu defterlerden yararlanılarak Anadolu’daki Oğuz boy, aşiret, cemaat ve oymakların adlarını taşıyan yerleşim yerlerini tespite yönelik çalışmalar bulunmaktadır (Türkay 1979; Sümer 1999; Halaçoğlu 2011).
XVII. yüzyıl söz konusu olduğunda Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi yer adları konusunda önemli bir boşluğu doldurmaktadır (Cunbur 1984). XVIII. ve XIX. yüzyıllardaki yer adlarını tespiti için büyük ölçüde arşiv kaynaklarından yararlanılmaktadır.
OĞUZLAR VE OĞUZ BOYLARI
Oğuzlar üzerine yapılan çalışmalarda Oğuz adının ne anlama geldiği konusunda pek çok görüş ileri sürülmüştür. Bunlar arasında Macar Türkolog J. Nemeth tarafından ileri sürülen ve Oğuz adının boylar anlamına geldiği yönündeki görüş ön plana çıkmakta ve genel bir kabul görmektedir.
Buna göre “ok” kelimesi boy anlamına gelip “z” çoğul ekiyle birleşerek Ok+uz= Okuz= Boylar şekline dönüşmüştür (Gündüz 2009: 1; Kafesoğlu 1984:141; Sümer 1999: 19,20). Göktürk Yazıtları Oğuzların tarihi ve kültürü hakkında bize önemli bilgiler vermektedir.
Orta Asya’da Tula ve Selenga nehirleri boylarında yaşayan Oğuzlar önce Göktürk daha sonra Uygur hâkimiyetinde yaşadılar. Oğuzlar 750 yılından itibaren Kırgızlarla bir olup Uygurlara karşı mücadeleye giriştiler ( Kafesoğlu 1984: 141-147) Bu gelişmenin sonucunda Oğuzların Sirderya boylarına yerleştiklerini görüyoruz
Oğuzlar X. ve XI. yüzyıllarda batı yönünde göç etmeye başladılar. Karadeniz’in kuzeyinden ilerleyerek Balkanlara kadar ulaştılar. Balkanlara yerleşen Oğuzlar Bizanslılar tarafından “Uz” olarak adlandırıldılar.
Göçler yoluyla güneye inen Oğuzlar ise X.yüzyıldan itibaren İslam Dinini benimsemeye başladılar Bu dönemde bir Oğuz Müslüman olunca “Türkmen oldu” şeklinde ifade edilmiştir. Böylece Müslüman olan Oğuzlar, Türkmen olarak adlandırılmıştır.
OĞUZ BOY ADLARININ YER ADI OLARAK ALINMASI
Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu’nun çeşitli bölgelerine iskan edilen Türkmen Aşiretleri kendi boy, aşiret, cemaat ve oymak, adlarıyla köyler teşkil etmişlerdir.
Kaşgarlı Mahmud da Türkmen adını Oğuz adı ile eş anlamda kullanmıştır (Gündüz 2007: 11; Şeşen 2001: 202). XI. yüzyıla gelindiğinde ise Türkmenler Selçuklu Devleti’ni kurdular.
Türkmenlerin Türk-İslam dünyasında önemli bir yer alması Selçuklu Devleti’nin kurulmasıyla gerçekleşmiştir (Gündüz 2007: 12).
1071 Malazgirt Zaferiyle birlikte Maveraünnehir ve Horasan’dan Anadolu’ya kitleler halinde Türkmen göçleri oldu. Böylece Anadolu’da Türkmen yerleşimi başlamıştır. Anadolu yönünde ikinci büyük Türkmen göçü XIII. yüzyıl sonunda Moğol istilası ile başladı. Türkmenler Moğol istilasından kurtulmak amacıyla yine Maveraünnehir Horasan ve İran coğrafyasını terk ederek Anadolu’ya göç ettiler.
Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubat (1220-1230) göç yoluyla gelen bu yeni Türkmenleri Anadolu’nun iç kesimlerine doğru iskân etmeye çalışmıştır. Anadolu’nun yeni sakinleri bu topraklara kısa sürede uyum sağlayarak kendi idare anlayışlarını kurdular.
Böylelikle kırlık alanlarda ortaya çıkan binlerce yerleşmede Türkçe adlar kullanılmaya başlanmıştır. Kayı, Kınık, Avşar Salur ve Eymür gibi boy adları ile Karakeçili, Koyunlu, Sarılı ve Ağcalı gibi aşiret, cemaat ve oymak adları bunlara birer örnek olarak verilebilir. Bu yer adlarına Anadolu’nun hemen her kesiminde rastlanmaktadır ki bu husus Türkmen yerleşiminin tabi bir sonucudur.
1071 MALAZGİRT ZAFERİNDEN SONRA
1071 Malazgirt Zaferinden sonra batı yönünde ilerleyen Türk boyları Anadolu’da Karadeniz, Çanakkale Boğazı, Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’de Antalya körfezine kadar çok geniş bir alana yayılmıştır.
Ancak yüzyılın sonunda başlayan Haçlı seferleri sırasında bölgenin bir kısmı yeniden Bizans’ın eline geçmiştir.
Malazgirt Zaferini takip eden yıllarda başlayan ve aralıklarla XIII. yüzyılın son çeyreğine kadar devam eden göçler sonucunda Anadolu’ya tahminlerin çok üstünde Türkmen göçü olmuştur.
Anadolu’daki Türk siyasi birliğinin sağlanması yolundaki ilk ciddi adım II. Kılıç Arslan tarafından atılmıştır.1176 Miryekefalon Zaferinden sonra Bizans’a karşı yürüttüğü düzenli fetih hareketi oğlu Ankara Meliki Mesut devrinde de devam etmiştir. Bu dönemde Selçuklu sınırları Sakarya vadisine kadar genişletildi.
Anadolu Selçuklu Devleti 1243 Kösedağ bozgunu ile Moğol hâkimiyetine girdi. Bu dönemde Anadolu da çeşitli Türk beylikleri teşekkül etti. Bu beylikler Yine bir uç beyliği olarak bu dönemde kurulan Osmanlı Beyliği de bölgenin Bizans elinde bulunan kısımlarını gaza ve cihat yoluyla yeniden fethe başlamıştır (Taş 2017: 13-15).
TÜRKMEN- YÖRÜK İFADELERİ
Türkmen deyimi konar-göçer hayat tarzı süren aşiretler için kullanılmıştır. Bu unsurlardan Osmanlı Devleti döneminde Anadolu’nun orta ve doğusunda bulunanlar daha çok Türkmen, batısında yaşayanlar ise Yörük (Yürük) adıyla bilinmekteydiler. Ancak bu iki tabir çoğu zaman birbirinin yerine kullanılmıştır. Bundan dolayı Osmanlı arşiv kayıtlarında aynı konar-göçer grubu için bazen “Yörük/Yürük” bazende “Türkmen” ifadelerinin kullanıldığı görülür.
Birbirlerine akraba olan ve birbirlerini çok iyi tanıyan ailelerden meydana gelen bu cemaatlerden her birinin özel bir adı vardı. Örneğin bunlardan biri merkezi Asya’dan Horasan’a Horasan’dan da Anadolu’ya geldikleri için ‘Horasanlı” adıyla anılmaktaydı. (Şahin 2006: 240)
İlgili çalışmalar ve benzerleri incelendiğinde Türklerde yer adı verme geleneğinin genel esasları şekillenmektedir. Bu esaslar ayrı ayrı ele alınarak Türklerde yer adı verme esaslarını şu şekilde sıralamamız mümkündür.
1. Oğuz Boy Adlarının Yer Adı Olarak Alınması
2. Şahıs Adlarının Yer Adı Olarak Alınması
3. Dini Hayatla İlgili Yer Adları
4. İcra Edilen Mesleklerle İlgili Yer Adları
5. Yerleşim Yeri ve Çevresine İlişkin Özelliklerin Belirtildiği Yer Adları
6. Yerin Bir Başka Yere Göre Durumunu Belirleyen Yerler, Adları
7. İklim ve Bitki Örtüsüne Bağlı Olarak Verilen Yer Adları
8. Su İle İlgili Yer Adları
9. Hayvan Adlarının Yer Adı Olarak Belirlenmesi
10. Renk ve Yönlerin Yer Adı Olarak Belirlenmesi
11. Viran/Ören, Kale ve Hisarlar
(AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2018, Cilt:18, Yıl:18, Sayı: 1, 18: 263-291)