Kayseri, Roma egemenliğinden önce dört yüz bin nüfusa sahip oldukça büyük ve önemli bir
şehirdir. Şehir, MS 17 tarihinde Roma İmparatorluğu’nun bir kenti haline gelmiştir ve
Roma egemenliği 395 yılına kadar devam etmiştir. Roma’nın doğu ve batı olarak ikiye
bölünmesinin ardından Kayseri, Bizans (Doğu Roma İmparatorluğu) yönetimi altına girmiştir. Kayseri, özellikle Erciyes Dağı’nın varlığı nedeni ile Roma için oldukça önemli ve kutsal
bir şehir olmuştur. Erciyes Dağı’nın kuzey eteklerinde Kayseri şehri yer alırken Güney
eteklerinde Develi Ovası’nın Erciyes Dağı ile kesişen bölgesinde Gereme olarak adlandırılan bir Roma şehrinin varlığı bugünkü kalıntılardan bilinmektedir. Bu çalışmada Gereme antik yerleşkesi kalıntıları arasında yer alan, farklı
büyüklüklerde, kırmızı kök boya işlemeli ve birbirini tamamlayan toplam beş adet kesme taş parçanın görsel olarak analizi yapılmakta ve bu parçaların aslında ay ve yıldızların konumlarına göre tarımsal faaliyet zamanlaması yapılan Roma Dönemi’nde kullanılan biyodinamik tarım takvimi olduğuna dair bulgular sunulmaktadır.Doğu Roma İmparatorluğu, Develi’nin kuzeyinde bulunan Gereme’yi Hristiyanlığın yayılması için bir merkez olarak kullanmışlardır.W. Hamilton, 1842 yılında yayınlanan kitabında Gereme’deki kalıntılardan bahsetmektedir. Hamilton, Erciyes Dağı’na bir zirve tırmanışı gerçekleştirdikten sonra Develi’ye dönerken Gereme kalıntılarını ziyaret etmiştir. Gereme’yi antik bir şehir olarak tarif etmekte ve bu şehrin dışında bir Bizans kilisesi bulunduğunu belirtmektedir. Kilisenin harç kullanılmadan kahverengi trakit taşlarla inşa edildiğini ifade etmektedir. Bu kilisenin kuzeyinde bir başka kilisenin kalıntılarını da fark etmiştir. Kilise kalıntılarından sonra bir Bizans şehri olduğunu ifade ettiği Gereme şehri ile karşılaşmıştır. Sonuç olarak Gereme’de büyük bir kilise, bir anıt mezar, mermer sütun kalıntıları,
sivil mimari kalıntıları ve büyük kesme taş parçalar gördüğünü anlatmaktadır (Hamilton, 1842).Hamilton’dan sonra Gereme’yi H. Rott da ziyaret etmiş ve gördüklerini 1908 yılında bir kitapta yayınlanmıştır. Gereme’deki kalıntıların Develi Merkez’de 1825 yılında inşa edilen Constantinus Kilisesi’nin inşasında devşirme taş olarak kullanıldığını belirtmektedir. Gereme isminin, Göreme gibi Kapadokya kökenli tarihsel bir isim
olduğunu ifade etmektedir. Gereme’deki yapıların büyük çoğunluğu ne yazık ki günümüze kadar ulaşamamıştır ve
muhtemelen toprak altında gömülü durumdadır. Bölgede su aramak için yapılan kuyu kazılarında yirmi metre derinlikte sütun parçalarının bulunduğu anlatılmaktadır. Böylesi büyük yapıların görünmeyecek kadar yere gömülmüş olmasının en büyük nedeni Gereme’nin bulunduğu coğrafyanın kendisidir. Gereme, sırtını Erciyes dağına yaslamış bir antik yerleşkedir, Erciyes Dağı’nın doğal aşınımı, bölgeye sürekli kaya ve toprak taşımaktadır, bu nedenle yapılar yıllar içerisinde toprak altına gömülmüşlerdir. Gereme antik yerleşkesinden tarihi kitaplarda ya da haritalarda bahsedilmemektedir. Bu özelliğinden dolayı Gereme’ye kayıp
şehir de denilmektedir (Güler, 1999: 44-47). Gereme’de ne yazık ki bugüne kadar sadece Kayseri Müzesi Müdürlüğü desteği ile kilise odaklı kazı çalışmaları yürütüldüğünü bilmekteyiz (Karakaya, 2009: 175-185;
Karakaya, 2011: 1-24). Bugün Gereme’de bulunan kalıntıların turistik bir değeri de oluşmuş durumdadır, doğa tutkunları bu bölgeyi yürüyüş rotaları arasına uzun yıllardır almaktadırlar (Demirel, 2014)Gereme kalıntıları2 , 1.787 metre rakımlı bir yamaçta, Erciyes Dağı eteklerinde yer almaktadır (Şekil 2). Gereme, sırtını kuzey yönden Erciyes Dağı’na yaslar, doğu ve batı yönlerinde ise tepeler yer almaktadır, şehrin güney yönü açıktır ve Develi Ovası’nın eşsiz manzarasına bakmaktadır. Gereme antik kentini 1908 yılında ziyaret edip fotoğraflayan H. Rott, bölgede Çanlı Kilise (Şekil 4 ve Şekil 5) ve Panagia Kilisesi (Şekil 6 ve Şekil 7) adında iki kilise tespit etmiştir. Fotoğraflar incelendiğinde Çanlı Kilise olarak adlandırdığı kilisenin bugün tamamen yıkıldığı, Panagia Kilisesinin (Şekil 9 ve Şekil 10) ise kısmen ayakta kaldığı
görülmektedir. Rott ayrıca bugün ayakta olan Roma mezarını (Şekil 8 ve Şekil 11) da ziyareti esnasında fotoğraflamıştır. Bilgin Yazlık Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Bilgisayar Mühendisliği BölümüDerleyen Nezir Ötegen
şehirdir. Şehir, MS 17 tarihinde Roma İmparatorluğu’nun bir kenti haline gelmiştir ve
Roma egemenliği 395 yılına kadar devam etmiştir. Roma’nın doğu ve batı olarak ikiye
bölünmesinin ardından Kayseri, Bizans (Doğu Roma İmparatorluğu) yönetimi altına girmiştir. Kayseri, özellikle Erciyes Dağı’nın varlığı nedeni ile Roma için oldukça önemli ve kutsal
bir şehir olmuştur. Erciyes Dağı’nın kuzey eteklerinde Kayseri şehri yer alırken Güney
eteklerinde Develi Ovası’nın Erciyes Dağı ile kesişen bölgesinde Gereme olarak adlandırılan bir Roma şehrinin varlığı bugünkü kalıntılardan bilinmektedir. Bu çalışmada Gereme antik yerleşkesi kalıntıları arasında yer alan, farklı
büyüklüklerde, kırmızı kök boya işlemeli ve birbirini tamamlayan toplam beş adet kesme taş parçanın görsel olarak analizi yapılmakta ve bu parçaların aslında ay ve yıldızların konumlarına göre tarımsal faaliyet zamanlaması yapılan Roma Dönemi’nde kullanılan biyodinamik tarım takvimi olduğuna dair bulgular sunulmaktadır.Doğu Roma İmparatorluğu, Develi’nin kuzeyinde bulunan Gereme’yi Hristiyanlığın yayılması için bir merkez olarak kullanmışlardır.W. Hamilton, 1842 yılında yayınlanan kitabında Gereme’deki kalıntılardan bahsetmektedir. Hamilton, Erciyes Dağı’na bir zirve tırmanışı gerçekleştirdikten sonra Develi’ye dönerken Gereme kalıntılarını ziyaret etmiştir. Gereme’yi antik bir şehir olarak tarif etmekte ve bu şehrin dışında bir Bizans kilisesi bulunduğunu belirtmektedir. Kilisenin harç kullanılmadan kahverengi trakit taşlarla inşa edildiğini ifade etmektedir. Bu kilisenin kuzeyinde bir başka kilisenin kalıntılarını da fark etmiştir. Kilise kalıntılarından sonra bir Bizans şehri olduğunu ifade ettiği Gereme şehri ile karşılaşmıştır. Sonuç olarak Gereme’de büyük bir kilise, bir anıt mezar, mermer sütun kalıntıları,
sivil mimari kalıntıları ve büyük kesme taş parçalar gördüğünü anlatmaktadır (Hamilton, 1842).Hamilton’dan sonra Gereme’yi H. Rott da ziyaret etmiş ve gördüklerini 1908 yılında bir kitapta yayınlanmıştır. Gereme’deki kalıntıların Develi Merkez’de 1825 yılında inşa edilen Constantinus Kilisesi’nin inşasında devşirme taş olarak kullanıldığını belirtmektedir. Gereme isminin, Göreme gibi Kapadokya kökenli tarihsel bir isim
olduğunu ifade etmektedir. Gereme’deki yapıların büyük çoğunluğu ne yazık ki günümüze kadar ulaşamamıştır ve
muhtemelen toprak altında gömülü durumdadır. Bölgede su aramak için yapılan kuyu kazılarında yirmi metre derinlikte sütun parçalarının bulunduğu anlatılmaktadır. Böylesi büyük yapıların görünmeyecek kadar yere gömülmüş olmasının en büyük nedeni Gereme’nin bulunduğu coğrafyanın kendisidir. Gereme, sırtını Erciyes dağına yaslamış bir antik yerleşkedir, Erciyes Dağı’nın doğal aşınımı, bölgeye sürekli kaya ve toprak taşımaktadır, bu nedenle yapılar yıllar içerisinde toprak altına gömülmüşlerdir. Gereme antik yerleşkesinden tarihi kitaplarda ya da haritalarda bahsedilmemektedir. Bu özelliğinden dolayı Gereme’ye kayıp
şehir de denilmektedir (Güler, 1999: 44-47). Gereme’de ne yazık ki bugüne kadar sadece Kayseri Müzesi Müdürlüğü desteği ile kilise odaklı kazı çalışmaları yürütüldüğünü bilmekteyiz (Karakaya, 2009: 175-185;
Karakaya, 2011: 1-24). Bugün Gereme’de bulunan kalıntıların turistik bir değeri de oluşmuş durumdadır, doğa tutkunları bu bölgeyi yürüyüş rotaları arasına uzun yıllardır almaktadırlar (Demirel, 2014)Gereme kalıntıları2 , 1.787 metre rakımlı bir yamaçta, Erciyes Dağı eteklerinde yer almaktadır (Şekil 2). Gereme, sırtını kuzey yönden Erciyes Dağı’na yaslar, doğu ve batı yönlerinde ise tepeler yer almaktadır, şehrin güney yönü açıktır ve Develi Ovası’nın eşsiz manzarasına bakmaktadır. Gereme antik kentini 1908 yılında ziyaret edip fotoğraflayan H. Rott, bölgede Çanlı Kilise (Şekil 4 ve Şekil 5) ve Panagia Kilisesi (Şekil 6 ve Şekil 7) adında iki kilise tespit etmiştir. Fotoğraflar incelendiğinde Çanlı Kilise olarak adlandırdığı kilisenin bugün tamamen yıkıldığı, Panagia Kilisesinin (Şekil 9 ve Şekil 10) ise kısmen ayakta kaldığı
görülmektedir. Rott ayrıca bugün ayakta olan Roma mezarını (Şekil 8 ve Şekil 11) da ziyareti esnasında fotoğraflamıştır. Bilgin Yazlık Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Bilgisayar Mühendisliği BölümüDerleyen Nezir Ötegen